HİÇ ÖLMEYECEK GİBİ...Vatan Yahut? Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, Yarın ölecekmiş gibi öbür dünya için çalışın... ifadesi “Sizin hayırlınız dünyası için ahiretini, ahireti için dünyasını terk etmeyendir” hadisinden devşirilmiştir. Maksadını anlatan bir sözdür. * Harfleri eğip bükmeye gerek yok. Millet olarak ne ahiret ne de dünya için itidalle çalış/a/mıyoruz. İtidal “aşırı olmama durumu”, “ölçülülük” demektir. Yani bir şeyde orta yolu bulmak… * Hem bu dünya için hem de ahiret için ölçüyü kaçırmamak, Kantarın topuzunu şaşırmamak lazım. * Çalışmadan kazanmak, Ter dökmeden zengin olmak istiyoruz. * Gülmeden eğlenmek, Yorulmadan makam talep ediyoruz. * Çalışma zamanı dinleniyoruz Dinlenme zamanı çalışıyoruz. * Birde kaşlarımızı çatıp; Avrupa, Amerika, Japonya neden bizden daha tertipli, düzenli, demokratik, güvenilir, refah seviyesi yüksek, sağlıklı, bilimde önde, sporda yukarılarda, adalet mekanizması tıkır tıkır işliyor, eğitimde başarılı diyoruz… * Ben söyleyeyim Avrupa neden böyle; “Hiç ölmeyecekmiş gibi vatanı uğruna çalışıyor…” * Mehmet Akif, Berlin’den döndüğünde sormuşlar; “Berlin’de ne var ne yok Üstad?” Şöyle cevap vermiş; “Gördüğüm kadarıyla İŞLERİ DİNİMİZ GİBİ SAĞLAM; DİNLERİ İSE İŞLERİMİZ KADAR ÇÜRÜK.” * Bina yapıyoruz yuva yapamıyoruz ve ilk depremde yıkılıyor. Yol yapıyoruz, üzerinde seyir edemiyoruz, şerit çizgileri 3 gün sonra siliniyor. Köprü yapıyoruz, iki yakayı birleştiremiyoruz, ertesi yıl çatlıyor. Park yapıyoruz oturacak dinlenecek yer yapamıyoruz. Bilim yapıyoruz, yaptığımızı sanıyoruz, gene başa dönüyoruz… * Sadaka veriyoruz muhtacı rencide ediyoruz. * Liyakatsiz, Ehliyetsiz, Tecrübesiz insanları sırf bizim camiadan diye işe alıyoruz. * Yüzme bilmeyeni gemi kaptanı yapıyoruz. On dakikalık yağmurda sel felaketi oluyor, Halen kirli havanın hakim olduğu vilayetlerde yaşıyoruz. Kırmızı ışıkta geçmekten keyif alanlarımız az sayıda değil, Menfaat uğruna şeceresini değiştirenlerin yeşerdiği topraklarımız var (şüheda fışkıran bu toprakların vay haline!), Başkalarının mutsuzluğundan mutlu olanlar bile var bu memlekette… * İşin en tuhafı, ülke kanamalı bir vaziyette iken birbirini didikleyen siyasiler var. * Şehitsiz gün geçmiyor artık. Her dilde her ortamda terör mevzu bir numara! Gözlerin feri sönüyor, * Al bayrağa sarılı tabut görüntüsü olmayan ana haber bültenlerini özledik. * Şu anki manzara-i umumiye Osmanlı İmparatorluğu’nun tecrübe ettiği 1800’lerin sonu ile 1900’ların başında cereyan eden olayların tıpa tıp benzeri. Tıpa tıp olmasa da bir numara büyük… Teşbihte hata olmaz. * O günlerde yaşamış Mehmet Akif’le bitirelim; “Sokarsa burnunu herkes düşünmeden her işe; Kalır selamet-i milliyyemiz öbür gelişe! Neden vezaifi (görevi) taksime hiç yanaşmıyoruz? Olursa bir kişinin koltuğunda on karpuz, Öbür gelişte de mümkün değil selâmetimiz! Yazık, yazık ki, bu yüzden bütün felaketimiz. İşin reculleri kimlerse çıksın orta yere; Ne var, ne yok, bilelim, hiç değilse, bir kerre. Sabahleyin mütefelsif (filozof), ikindi üstü fakih (fıkıh bilgini); Sular karardı mı pek yosma bir edib-i nezih (edepli, terbiyeli); Yarın müverrih (tarihçi); öbür gün siyasetin kurdu; Bakarsın: Ertesi gün içtihada pey vurdu!.. Hülasa bukalemun fıtratinde züppelerin Elinde maskara olduk... Deyin de hükmü verin”… Prof. Dr. İbrahim DEMİRKAN |
2403 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |